Marka Mimarlığın Kökenleri

Marka Mimarlığın Kökenleri

162.50TL
250.00TL
%35 İndirimli

Yazar: Tuğba Cestel

Marka: YEM Yayın

Basım Tarihi: Haziran 2022

Basım Dili:

Sayfa Sayısı: 176

Boyut: 14.5 x 20.5 cm

Kullanım dışı

9786257008334

Title:  

Ürün Açıklaması

Tuğba Cestel’in 1960 sonrası sanatın “marka mimarlık” ve “star architect / yıldız mimar” gibi olguların ortaya çıkışına etkisini irdelediği Marka Mimarlığın Kökenleri adlı kitabı YEM Yayın’dan çıktı.

Tuğba Cestel, uzun yıllar içinde bulunduğu mimari proje üretimlerinin düşünsel bir aktivite alanından ziyade serbest piyasa ortamına göre biçimlendiği ve hızlı süreç beklentileriyle yapıların çevrelerinden kopuk birer tekil nesne olarak tasarlandığı düşüncesiyle mimarlık pratiğini sorgulamaya yönelen bir mimar. Bu amaçla başladığı araştırmasını, 20. yüzyıl mimarlığının kökenlerini incelemek ve değişimini gözlemlemek üzerine kuran Cestel, 1960 sonrası mimarlığın, kavramsal sanatla birlikteliğini ve kültürel konumundaki değişimlerini Marka Mimarlığın Kökenleri’nde ortaya koyuyor.

Tuğba Cestel’in, Beuys, Warhol gibi sanatçıların; Deleuze, Foucault ve Baudrillard gibi kuramcıların; Gehry, Koolhaas, Herzog & de Meuron, Zumthor, Rossi, Bofill, Libeskind gibi mimarların çalışmaları, yorumları, yapıları üzerinden bir okuma yaparak, örnekler vererek incelediği bu döneme ilişkin görüşleri özetle şöyle:

 “...Foster’ın ifadesiyle, ‘Yeni Art Nouveau’ olan ‘kavramsal mimarlık’ın, bir tepki olarak doğan kavramsal sanatı sömürerek ondan yeni bir mimarlık miti yarattığı söylenebilir. Görsel kültürün hâkim olduğu kavramsal mimarlıkta imge, metin üzerinden izleyiciye aktarılmaya başlanır. Örneğin Zumthor, binalarında Beuys’un tinsel biçimini yansıtırken Herzog & de Meuron, Pop Art’ın öncüsü Warhol’un temsilciliğine ulaşır. İlk bakışta Warhol ve Beuys’un sanatları birbirlerine karşıt gibi durur. Çünkü Warhol güzelliğin temelini serbest piyasada arayarak dünyevi ve maddi konumuna ulaşır. Beuys ise güzelliğin kaynağını tanrısal olarak görerek ruhani ve manevi durumlara önem verir. Beuys ve Warhol’un sanatlarındaki ortak yön ise izleyici kitlesi üzerindeki izlenime öncelik vermeleridir. Her ikisi de olabildiğince çok insanın duygulanımlarını ele geçirerek görünür olurlar. Popülerlik durumunu ortaya çıkaran bu özellik, mimarlıkta markalaşma sürecinin de anahtarıdır. Kısaca Warhol ve Beuys, Zumthor ve Herzog & de Meuron, biri piyasa, diğeri tinsellik; izleyicilerinin arzuları, zaafları ve inançlarıyla temsiliyete giderek çevrelerinde simgesel bir hegemonya kurarlar...

1960 sonrası kavramsal sanatın özgürlük düşüncesini, ekonomik sistemin etkisiyle araçsallaştıran mimarlık, tüketim toplumuna yönelik ikonik yapılar ortaya koymaktadır. Arte Povera akımının vurguladığı ‘fakirlik’ kelimesinin, yüksek maliyetle üretilen yapılarla anılması bir ironi yaratırken, kavramsal sanatın kullandığı metinselliğin mimari ürünlerle sunulması zorlama bir tutum olarak görülmektedir. Mimari kuramsal ifadeler, anlam kazandırmaya çalıştığı yapıyı, çevresinde kabul ettirerek birer söz dizimine indirgenir. 70’li yıllarda Friedensreich Hundertwasser’in sanatın özgürlüğü ile mimarlığı birleştirerek öne sürdüğü ekoloji kavramı dahi, ikonik binalarda bir dekor öğesine dönüşmüş ve serbest piyasa sisteminin metası olmaktan kurtulamamıştır. Hundertwasser’in tanımlamasına göre mimarlık, belirli bir toplumun özgün ihtiyaç ve imkânları çerçevesinde, o toplumun çeşitli faaliyetlerini duygusal yönden de destekleyecek nitelikte mekân düzenleri oluşturma becerisidir. Toplumun özgün ihtiyaç ve imkânlarının yüzyıllar boyunca farklılaşması, mimarlığı sürekli değiştirmektedir. 20. yüzyıl sonunda yatırım aracı olarak görülen ve tüketim toplumuna yönelik tasarlanan obje üretiminden uzaklaşılması, ancak mimarlığı sorgulayan pratiklere kulak vermemizle mümkün olmaktadır. Mimarlık, bir beğeni kültürü içerisinde farklı olanı sunmaktan ziyade, ihtiyaç duyulan ve yaşamı kolaylaştıran düzen içerisinde daha kapsamlı bir yol çizmelidir. Bu bağlamda mimarlık hem bulunduğu ortama cevap vermeli hem de kullanıcıların ihtiyaçlarını göz önüne alarak onları tasarım süreçlerine dahil etmeyi amaçlamalıdır.”

 

 TUĞBA CESTEL KİMDİR?

Y. Mimar Tuğba Cestel, 1981 yılında Almanya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da, lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini ise Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. 2005-15 yılları arasında İstanbul merkezli mimarlık ofislerinde serbest mimar olarak görev yaptı. Bu süreçte, farklı ölçeklerdeki mimari projelerin tasarım, uygulama, detaylandırma aşamalarında mimar ve şantiye koordinatörü olarak yer aldı. 2017 yılından itibaren üniversitelerin mimarlık ve tasarım bölümlerinde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak akademik hayata dahil olarak ders veren Tuğba Cestel, halen Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Ana Bilim Dalı Bina Araştırma ve Planlama Bölümü’nde doktora çalışmasına devam etmektedir. Mimarlık alanındaki reel sektör deneyimi ile akademik dünyayı birleştirme üzerine yoğunlaştığı çalışmalarını, çeşitli dergiler ve mecralarda yaptığı yayınlar aracılığıyla kamuoyu ile paylaşmayı sürdürmektedir.

Bunları da beğenebilirsiniz

Sizin için seçtiğimiz ilgili diğer ürünlere göz atın