Deneme-Söyleşi Seti (3 Kitap)
Yazar: Aldo Rossi, Aykut Köksal, Bülent Gözkân, Paul Scheerbart,
Marka: Arketon Yayınları (Set)
Basım Tarihi:
Basım Dili: ["Türkçe"]
Sayfa Sayısı: 540Stokta
8781033239163
Ürün Açıklaması
Deneme-Söyleşi Seti (3 Kitap)
Deneme-Söyleşi Seti, mimarlık, sanat ve bilimsel düşünce üzerine farklı perspektifler sunan üç önemli eseri bir araya getiriyor. Paul Scheerbart'ın vizyoner "Cam Mimarlığı"ndan, Douglas R. Hofstadter'in felsefi yapıtı "Gödel, Escher, Bach" üzerine söyleşilere ve Aldo Rossi'nin sanatsal yolculuğunu anlattığı "Bilimsel Özyaşamöyküsü"ne kadar, bu set hem eleştirel düşünceyi hem de yaratıcı hayal gücünü zenginleştiren bir kaynak sunuyor.
Cam Mimarlığı
Paul Scheerbart'ın Bruno Taut'a adadığı, 1914'te kaleme aldığı Cam Mimarlığı büyük yankı uyandırmış, Bruno Taut da, aynı yıl gerçekleştirdiği ünlü Cam Ev'i Scheerbart'a ithaf etmişti. Walter Benjamin'in de yazılarında pek çok kez bu kitaptan söz ettiği biliniyor. Benjamin'in "Deneyim ve Yoksulluk" başlıklı metni de Hüseyin Tüzün'ün çevirisiyle, kitapta önsöz olarak yer aldı.
Yüz on bir kısa metinden oluşan, yazarın her metni romen rakamıyla ve bir başlıkla tanımladığı Cam Mimarlığı -Scheerbart'ın mimar olmamasına karşın- vizyoner bir bakış taşıyor. Erdem Ceylan, kitaba yazdığı "Kült ile Kültür Arasında Kırılan Cam: Paul Scheerbart" başlıklı kapsamlı metninde, hem yazarı, hem de bu çalışmasını özgün bir bakışla ele alıyor.
Walter Benjamin, bu kitap üzerine yazdığı metinde şöyle diyor: "Scheerbart en büyük önemi, insanlarını ve –onları örnek alarak– yurttaşlarını kendilerine layık konutlara yerleştirmeye veriyor, Loos ve Corbusier’nin bu arada inşa ettikleri yer değiştirebilen hareketli cam evler gibi. Camda hiçbir şeyin tutunamaması, öylesine sert ve pürüzsüz bir malzeme olması boşuna değil. Aynı zamanda soğuk ve tarafsız. Camdan nesnelerin 'aura'sı yoktur. Cam zaten gizemin düşmanıdır. Mülkiyetin de düşmanıdır. Büyük yazar André Gide bir keresinde şöyle demişti: 'Sahip olmak istediğim her nesne ışık geçirmez oluyor.' Yoksa insanlar acaba yeni bir yoksulluğun inananları oldukları için mi Scheerbart gibi cam yapıları düşlüyorlar? Ama belki burada yapılacak bir karşılaştırma kuramdan daha fazlasını söylüyordur. Birisi 1880’li yılların kentsoylu odasına girse, belki de odanın yaydığı bütün o 'rahatlıkta', 'senin burada işin yok' izlenimi en güçlü olanıdır. Senin burada işin yok –çünkü burada oturanın, pencere içlerindeki biblolarıyla, koltuklardaki küçük örtüleriyle, pencerelerin üzerindeki saydam malzemeyle, şöminenin önündeki paravanla ardında izini bırakmadığı tek bir yer yok...”
"Gödel, Escher, Bach" Üzerine
Arketonses dizisinin ilk kitabı, Aykut Köksal ve Bülent Gözkân'ın gerçekleştirdiği, Douglas R. Hofstadter'in Gödel, Escher, Bach: Bir Ebedi Gökçe Belik adlı çalışmasını konu alan söyleşi dizisinden oluşuyor. Yirmi iki yıl önce, Açık Radyo'da, Aykut Köksal'ın Minima Musica başlıklı programında gerçekleşen ve on sekiz hafta süren dizinin, kitap formatına aktarılmış dökümü kitabın içeriğini oluşturuyor. Sınıflandırması oldukça zor, oldukça da hacimli bir çalışma olan Hoftstadter'in kitabı, yayımlandığı günden bugüne dek hep ilgi odağı olmuş. İçerdiği konuların çok boyutluluğu, atıf alanlarının son derece zengin olması, göndermelerin müzikten resime uzanan geniş bir bağlam oluşturması, her seferinde okurun metinden büyük bir tat almasını sağlayan parlak buluşlara, saptamalara yer vermesi ve yapay zekâ tartışmasını hâlâ güncelliğini koruyan bir çerçevede ele alışı, Hofstadter'in kitabını bugün de ilginç kılıyor.
Aykut Köksal ile Bülent Gözkân'ın gerçekleştirdiği bu söyleşi dizisinin amacı, Hofstadter'in kitabını tanıtmak, yorumlamak, ilk bakışta ulaşılmaz gibi görünen metinleri anlaşılır kılmak. Ama söyleşi dizisi bunun da ötesine geçiyor, kitabın açtığı kanallardan farklı disiplinlere, farklı konulara doğru yol alan saptamalarla ve Hofstadter'in kitabının okuruna yeni perspektifler sunan açılımlarla, yazarın belirlediği içeriğin epey ötesine ulaşıyor.
Bilimsel Özyaşamöyküsü
Kitapta, Rossi’nin anlatısına fotoğraflar ve kendi çizimleri eşlik ediyor. Aldo Rossi’nin yazıları mimarlığının ve çizimlerinin oluşturduğu yapıtından ayrılamaz. Bu özyaşamöyküsü basit bir kendine bakışın ya da kuramsal bir soyutlamanın ötesinde, mimari imgelemin ürünü olan yazınsal bir yaratımdır. Rossi’nin kendi geçmişiyle kurduğu söyleşi, bir yandan çocukluk anılarını ve felsefi düşüncelerini içeriyor, bir yandan da sanatsal ve yazınsal etkilenmelerini, yinelemenin, kolajların ve tiyatro saplantısının yapıtına taşıdığı büyüyü gösteriyor. Rossi’nin yazısı mimarlığına benziyor: nostaljik, yalın, zarif ve keskin.
Rossi kitabında şunları söylüyor: “... Bu kitapta projelerimi, yazılarımı ve çalışmalarımı, onları yorumlayarak, betimleyerek ve aynı zamanda yeniden tasarlayarak aralıksız bir biçimde çözümlemeyi düşünüyordum. Ama tüm bunları kaleme alarak, öngörülememiş ve öngörülemeyecek şeylere yol açan başka bir projenin ortaya çıktığını görüyorum. Benim için her şeye rağmen değerli olmayı sürdüren özgün projeyi değiştirecek başka anılar, başka gerekçeler beliriyor; elbette, ölçülü bir düzensizlik içerisinde. Ve belki de yalnızca tek bir projenin öyküsünü anlatan bu kitabı, birtakım küçük değişiklikler ve düzenlemeler aracılığıyla da olsa yeni projelere, yeni mekânlara, yeni tekniklere ve yaşamdaki diğer bütün biçimlere uydurulabilsin diye artık burada sonlandırmam gerekiyor.”