ARKETON Armağan Paketi - 1 (10 Kitap)

ARKETON Armağan Paketi - 1 (10 Kitap)

2,670.00TL

Yazar: Adolf Loos, Aykut Köksal, Bruno Taut, Bruno Zevi, Henry-Russell Hitchcock, Le Corbusier, Paul Scheerbart, Philip Johnson, Renato De Fusco, Ricardo Porro, Rudolf Arnheim

Marka: Arketon Yayınları (Set)

Basım Tarihi: 2021 2022 2023

Sayfa Sayısı: 2026

Boyut: 15.5 x 23.5 cm

Stokta

9786202025593

Title:  

Ürün Açıklaması


SÜSLEME VE CÜRÜM

Adolf Loos’un farklı konulardaki 48 yazısını içeren “Süsleme ve Cürüm”, Erdem Ceylan’ın çevirisi, giriş yazısı ve editoryal notlarıyla yayımlandı. Aykut Köksal’ın genel yayın yönetmenliğinde etkinlik gösteren Arketon Yayınları’nın üçüncü kitabı olan “Süsleme ve Cürüm”de yazılar sekiz ana başlıkta toplanıyor: Zanaat, Kültür, Sanat, Moda, Mobilya, Malzeme, Üslup ve Mimarlık. “Süsleme ve Cürüm”de bir araya getirilen yazılar, Loos’un 1921 tarihli “Boşluğa Söylenmiş” ve 1931 tarihli “Rağmen” başlıklı derlemelerinden seçildi.

Erdem Ceylan, kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor: “Okur, Loos’un metinlerini okurken ‘müellif’in çok sayıdaki kimliğine şahit olur. Mimarlık, sanat ve moda eleştirmeni, kâhin, öğretmen, reklamcı, denemeci, hikâye anlatıcısı, hatip. Kimi zaman aynı metinde birkaçı birden. Loos’un yazı dili bilimselliğin soğuk nesnelliğinden, entelektüelliğin derinliğinden, mesafeli duruşundan ve üstten bakışından uzaktır. Bu tutumun nedeni, mimarlık gibi yazının da entelektüelleştirilmesine karşı olması, dolayısıyla dili kültüre iade etmek istemesidir. Toplumun ortalama kesiminin kavrayabileceği, samimi ve dürüst bir dille, halkın yaşayan, gündelik konuşma diliyle yazar, kızar, sitem eder, hakkının yendiği iddiasında bulunur; ancak elbette nihayetinde konunun otoritesi daima kendisidir. ‘Doğru’ bilgi, bakış açısı, değerlendirme, yorum ve yargı ondadır. Tezlerini meşrulaştırmak, iddialarını haklı çıkarmak için tarihin derinliklerinden -okuruna tanıdık geleceğine inandığı- kanıtlar devşirir. Anlaşılmak ister, kelime oyunlarına yer vermez. Yine de ara sıra imalı ve alaycı olduğu da bir gerçektir. Amacı edebiyatın dolambaçlı yollarına sapmak değil, okuruyla -her kimse ve ne pahasına olursa olsun- mutlaka diyaloğa girmek, sansasyonel projeleriyle Viyanalılara yaptığı gibi, yazılarıyla da okuru soru sormaya ve düşünmeye sevk etmektir.

 

BU MEKAN ARTIK BU YER DEĞİL

Kant’ın duyarlığın ön koşulu olarak ortaya koyduğu zaman ve mekân, sanatsal varoluşun da ön koşulu olarak hâlihazırda, a priori olarak verilidir. Kant’ta a priori, nesneye ait bir şart değil, bilen öznenin bilinen nesneye kattıklarının bilgisidir. Bu yalnızca deneyimden bağımsız ve deneyimi önceleyen değil, aynı zamanda evrensel ve zorunludur. Kant zaman ve mekânı öznenin içine almakla birlikte öznenin aktif etkilerinin ulaşamayacağı bir yere koyar. Buna göre mekân nesnelere, zaman da olaylara göre belirlenmez, tam tersine mekânın sunduğu a priori şartlar nesnelerin, zaman da olayların belirleyici formudur.

Köksal, sanatın kurgusallığından ve temsil gücünden yararlanarak bu a priori şartların doğasını, insan duyarlığındaki sınırlarını, çerçevesini kuramsal alanda farklı perspektiflerden ortaya çıkarıyor. Sanatın temsil gücünü, dönüşlü düşünceyi harekete geçiren bir manivela gibi kullanıyor. Mekânın mekânda temsili, zamanın zamanda temsili gibi ikinci düzey temsil etkinliklerinde, öznenin a priori koşulları nasıl değiştirip dönüştürerek sanatsal üretimin kurucu koşullarını belirleyebildiğini gösteriyor. Köksal bu yolla, Kant’ın izleğini takip etmesine rağmen Kant’tan farklı olarak zaman ve mekânı öznenin aktif etkilerinin ulaşamayacağı yerden çıkarıyor. Daha da ileri giderek sanatsal etkinliklerde zamanın mekânda temsil edilerek mekânsallaşması, mekânın da zamanda temsil edilerek zamansallaşması yönünde yaratıcı öznenin nasıl aktif bir konum üstlenebildiğini göstererek izleyiciyi sanatın beliriş koşulları konusunda uyarıyor.”

 

 CAM MİMARLIĞI

Bruno Taut'a adanmış "Cam Mimarlığı" şimdi Türkçe... Paul Scheerbart'ın Bruno Taut'a adadığı "Cam Mimarlığı", Hüseyin Tüzün'ün Türkçesiyle, Arketon kitapları arasına katıldı. Scheerbart'ın 1914'te kaleme aldığı "Cam Mimarlığı" büyük yankı uyandırmış, Bruno Taut da, aynı yıl gerçekleştirdiği ünlü Cam Ev'i Scheerbart'a ithaf etmişti. Walter Benjamin'in de yazılarında pek çok kez bu kitaptan söz ettiği biliniyor. Benjamin'in "Deneyim ve Yoksulluk" başlıklı metni, yine Hüseyin Tüzün'ün çevirisiyle, kitapta önsöz olarak yer aldı. Yüz on bir kısa metinden oluşan, yazarın her metni romen rakamıyla ve bir başlıkla tanımladığı "Cam Mimarlığı" -Scheerbart'ın mimar olmamasına karşın- vizyoner bir bakış taşıyor.

Erdem Ceylan, kitaba yazdığı "Kült ile Kültür Arasında Kırılan Cam: Paul Scheerbart" başlıklı kapsamlı metninde, hem yazarı, hem de bu çalışmasını özgün bir bakışla ele alıyor. Walter Benjamin, bu kitap üzerine yazdığı metinde şöyle diyor: "Scheerbart en büyük önemi, insanlarını ve –onları örnek alarak– yurttaşlarını kendilerine layık konutlara yerleştirmeye veriyor, Loos ve Corbusier’nin bu arada inşa ettikleri yer değiştirebilen hareketli cam evler gibi. Camda hiçbir şeyin tutunamaması, öylesine sert ve pürüzsüz bir malzeme olması boşuna değil. Aynı zamanda soğuk ve tarafsız. Camdan nesnelerin 'aura'sı yoktur. Cam zaten gizemin düşmanıdır. Mülkiyetin de düşmanıdır.

 

MİMARLIKTA İÇERİĞİN BEŞ GÖRÜNÜMÜ

Fidel Castro'nun mimarlığını yapan, Küba asıllı Fransız mimar Ricardo Porro, belirli bir kalıba sokulamayan bir mimari üretim gerçekleştirmekle kalmamış, hem hocalığı hem de güçlü entelektüel formasyonuyla geçen yüzyılın sonunda kalıcı bir iz bırakmıştı. Porro'nun düşüncelerini yansıtan bu kitap, çalışmalarını bir araya getiren bir sergi dolayısıyla, 1993'te Fransızca yayımlanmış. Kitabı Türkçeye, Porro'nun yakınında bulunmuş, öğrencisi olmuş, usta mimarı çok iyi tanıyan Orhun Alkan aktardı. Alkan kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor:

 "Birkaç yüzyıl önce Küba’ya gelip yerleşmiş Lombardiyalı aristokrat bir İtalyan ailesinin çocuğu olarak, Camagüey’de, 1925 yılında doğan Ricardo Porro, mimarlık eğitimini 1949 yılında Universidad de la Habana’da  tamamlar. İlk projesini Havana’da tasarlayan Porro ertesi sene bir bursla Fransa’ya gider ve Institut d'Urbanisme de Paris’de lisansüstü eğitimine başlar. Avrupa’ya yaptığı eğitim amaçlı bu gezi hem Avrupa kültürüyle tanışmasına hem de mimarlık eğitiminin yanında görsel sanatlar, felsefe, edebiyat gibi alanlarındaki bilgilerini derinleştirmesine olanak sağlar.

 

KİTLE İLETİŞİM ARACI OLARAK MİMARLIK

Renato De Fusco'nun, ünlü çalışması "Kitle İletişim Aracı Olarak Mimarlık" yayımlandı. "Mimarlık Göstergebilimi Üzerine Notlar" altbaşlığını taşıyan kitap, "Biçimi Olmayan İşlev", "İdeolojik Kriz İçindeki Mimarlık", "Kitle İletişim Aracı Olarak Mimarlık", "Kitle Kültüründe Eski ve Yeni", "Yeni Bir Değerlendirme İçin Ölçütler" ve "Bir Mimarlık Göstergebilimine Doğru" başlıklı bölümlerden oluşuyor. De Fusco'nun kitabını Türkçeye Fatma Erkman Akerson aktardı. Türkiye'nin dilbilim alanında önde gelen bilim insanları arasında bulunan Fatma Erkman Akerson'un çevirisi, De Fusco'nun kitabının önemini daha da artırıyor. Akerson, De Fusco'nun çalışması üzerine şunları söylüyor: "İkinci Dünya Savaşından sonra, İtalya’da köyden kente göçün hızlanmasıyla, kentlerin mimari düzeni alt üst olmuştu. Pek çok yeni yerleşim alanı açılmış, ama bu arada eski kent bölgeleriyle yeni kurulan bu yerleşim alanları arasında birçok uyuşmazlık ortaya çıkmıştı. Yeni binaların yapılması mutlaka gerekliydi, ama bu binalarla eski binalar arasında nasıl bir denge kurulacaktı? Eski binalar korunmalı mıydı? Nasıl korunmalıydı? Bu sorunları kim çözecekti? Bu konularda topluma duyarlık kazandırmak için ne yapılmalıydı? Bu kitap, bu sorunları sergiliyor ve bu sorunları çözmek için, önce mimarlığın nasıl bir sistem olduğu anlaşılmalı, diyor. Mimarlığın anlamı nedir, anlamı yalnız işlevinden mi ibarettir, bu anlam geniş kitlelere nasıl aktarılır gibi konuları işlerken, İtalya örneğinden çıkıyor olsa da, Türkiye’nin büyük kentlerinin sorunlarına da ışık tutuyor."

 

ŞEHRİN TACI

Bruno Taut’un, 20. yüzyıl mimarlık yazınının önemli kitapları arasında yer alan Şehrin Tacı başlıklı çalışması, Arketon Yayınları’nın ikinci Taut kitabı olarak yayımlandı. İlk kitap olan Mimarlık Öğretisi gibi, Taut’un bu çalışmasını da Hüseyin Tüzün Türkçe’ye kazandırdı. Bir “mimarlık ütopyası” olarak tanımlanabilecek olan Şehrin Tacı’nda, Paul Scheerbart, Adolf Behne ve Erich Baron’un metinleri de bulunuyor. Kitabın önemli bir özelliği ise, anlatımda görsellere çok sayıda yer verilmesi. Bu Türkçe basımda, Mimarlık Öğretisi’nde olduğu gibi, tüm görseller yenilendi. Yenileme süreci bir bölümünün özgün kopyalarına ulaşılmasıyla, bir bölümünün ise tümüyle yenilenmesiyle gerçekleşti.

Şehrin Tacı, Bruno Taut’un ütopyacı dönemine ait çalışmaları içinde tek değil; 1919 tarihli Alp Mimarlığı da yine bu dönemin çalışmalarından biri. Bu yıllarda Taut’un beslenme kaynakları arasında, Ebenezer Howard’ın 1897 tarihli Yarının Bahçe Kentleri’ni ve Nietzsche’nin metinlerini sayabiliriz. Taut’un, yeni bir toplumun inşasında mimara yüce bir görev yüklemesinde bu düşüncelerin etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz. Şehrin Tacı da yine bu beklentinin belirli bir bağlamda dile getirilmesi olarak okunmalı.

 

MİMARLIĞI GÖREBİLMEK

Yirminci yüzyılın önde gelen mimarlık kuramcılarından Bruno Zevi'nin en ünlü çalışması olan "Mimarlığı Görebilmek" başlıklı kitabı, gözden geçirilmiş yeni basımıyla Arketon Yayınları arasındaki yerini aldı. Alp Tümertekin'in Türkçeye aktardığı, Aykut Köksal'ın yayın yönetmenliğini ve editoryal çalışmasını gerçekleştirdiği "Mimarlığı Görebilmek", mimari gerçekliği çeşitli faktörler üzerinden tanımlayan ve farklı yaklaşımları irdeleyen Bruno Zevi'nin 1948'de kaleme aldığı ve bugüne dek tüm dillere aktarılmış çalışması. Zevi, bu kitabıyla, modernist mimarlık yazınının en parlak örneklerinden birini veriyor.

 Bülent Özer, 1961'de bu kitap üzerine şunları söylüyordu: "Çağdaş yapı sanatı alanında dünyaya ün salmış iki seçkin kişi bir üçüncüyü tanımlarken aşağı yukarı aynı övgülere başvuruyorlar. Övenler F.L.Wright ve Lewis Mumford, övülen insan ise Bruno Zevi. İlkin Mumford'a kulak verelim: 'Bruno Zevi, mimari düşüncenin değil yalnız İtalya'daki, fakat bütün Avrupa'daki önderidir!' Wright'ın yargısı bir bakıma daha da geniş, daha da kesin: 'Bruno Zevi, çağımızın en derin, en samimi eleştiricisidir. Onda, yapı sanatını görebilme, gördüklerini de korkusuz, aydınlatıcı terimlerle anlatabilme gücü var!'

 

ŞEHİRCİLİK

Le Corbusier'nin kent tasavvurunda önemli bir yeri olan ve modernist kentin manifestosu olarak tanımlanabilecek olan 1925 tarihli Urbanisme başlıklı çalışması, Pelin Kotas'ın çevirisiyle Arketon Yayınları arasında yerini aldı. Şehircilik, Aykut Köksal'ın genel yayın yönetmenliğinde mimarlık ve kent kitapları yayımlamak üzere kurulan Arketon Yayınları’nın ikinci Le Corbusier kitabı. İlk kitap olan Modulor gibi, Şehircilik de özgün formatı ve özgün tipografisiyle, ikonik değeri özenle korunarak basıldı.

 Aykut Köksal, kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor: "Le Corbusier'nin Şehircilik'i, 20. yüzyılın şehir tasavvurunda  belirleyici bir rolü olan ilk kapsamlı çalışması. Ünlü mimarın endüstri şehrini nasıl okuduğunu, bu okumanın hangi paradigmayı meşrulaştırdığını görmek için Şehircilik doğru bir kaynak. Ne var ki metnin anlamı bundan ibaret değil, özellikle bugünün okurunu ilgilendirecek başka bir boyutu var: Şehircilik aynı zamanda "ütopya" tarihinin önemli metinlerinden biri ve iki ütopya türünün, "yazınsal ütopyalar" ile "mimari ütopyalar"ın buluştuğu yerde duruyor. Yazınsal ütopyalar mekânsal model önerisini metinlerinin baş köşesine oturtur, mimari ütopyalar ise, kaçınılmaz bir zorunlulukla tasarımlarını toplumsal model önerisiyle bütünler. İşte Le Corbusier'nin metni tam da bu ortak alanda var oluyor, hatta kimi kez yazınsal ütopyalara daha çok yaklaşıyor.

 

MİMARİ BİÇİMİN DİNAMİKLERİ

Türkiye’de özgün kuramsal çalışmalarıyla tanınan Rudolf Arnheim’ın, mimarlığın biçimlenme ilkelerini ele olan kitabı Mimari Biçimin Dinamikleri, Aykut Köksal’ın editörlüğü ve Deniz Özden’in çevirisiyle yayımlandı. Kitap, mekânın öğelerinden düşeyde ve yatayda çözümlenmesine uzanan; mekânın etkileşimini ve algısını ele alan; hareketlilik, düzen, düzensizlik, ifade, işlev gibi özellikleri işleyen geniş bir kapsam içeriyor.

 Arnheim, kitabın giriş yazısında şunları söylüyor:

 “Yapıların görünümüne bu kadar çok odaklanmak için yeterli neden var mı? Ve eğer varsa, böyle bir çözümleme toplumsal, ekonomik ve tarihsel çağrışımlar ile yapı sanatına ayrılamaz şekilde dahil olan teknolojinin çoğunu bir kenara bırakmayı göze alabilir mi?''

 

ULUSLARARASI ÜSLUP

Henry-Russell Hitchcock ve Philip Johnson’ın 1932 yılında yayımladıkları, modernizmin paradigma kurucu yapıtı Uluslararası Üslup, Arketon Yayınları’nın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Modern mimarlık yazınının önde gelen klasiklerinden biri olan Uluslararası Üslup, ikonik bir kitap olarak da özel bir değere sahip. Aykut Köksal’ın yayın yönetmenliğinde hazırlanan kitabın çevirisini Murat Çınar Büyükakça, metin editörlüğünü Melek Kılınç gerçekleştirdi.

Alfred H. Barr, kitaba yazdığı sunuş yazısında şöyle diyor: “Hitchcock ve Johnson, antik ve ortaçağ dönemlerine gösterilen türden bir bilimsel özen ve eleştirel kesinlikle çağdaş mimarlık üzerine çalıştılar. Kanımca bu kitap, onların sıradışı ve belki de çığır açıcı önemdeki çıkarımlarını sunuyor. Hatta günümüzde modern üslubun, geçmişteki herhangi bir üslup kadar özgün, tutarlı, mantıklı ve yaygın bir biçimde var olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak düzeyde kanıtladılar ve buna Uluslararası Üslup adını verdiler.


 

Bunları da beğenebilirsiniz

Sizin için seçtiğimiz ilgili diğer ürünlere göz atın