20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı
Yazar: Doğan Hasol
Marka: YEM Yayın
Basım Tarihi: Kasım 2021
Sayfa Sayısı: 304
Boyut: 16x23 cm
Kullanım dışı
9786257008136
Ürün Açıklaması
Doğan Hasol’un, 20. yüzyıl boyunca Türkiye’de üretilen mimarlık envanterini dönemlere göre ayırarak ortaya koyduğu kitabının gözden geçirilmiş 3. baskısı YEM Yayın’dan çıktı.
20. yüzyıl dünyanın pek çok ülkesi için olduğu gibi, Türkiye için de toplumsal, ekonomik ve siyasal alanlarda değişimler, dönüşümler; özellikle de bilim, teknoloji ve sanat yolunda atılımlar çağı olmuştur. Yaşanan bu hızlı gelişmelerin yansıması ülkemiz mimarlığında da görülmüştür. 20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı'nda Doğan Hasol, ülkemiz mimarlığının bu değişim ve gelişim sürecini, aşağıdaki başlıklar altında yer verilen 150'ye yakın mimarın 190 yapısıyla örnekleyerek kronolojik sırayla anlatıyor.
- 20. Yüzyıla Doğru ve 20. Yüzyıl Başı Türkiye Mimarlığı
- Birinci Ulusalcı Mimarlık Akımı
- Genç Cumhuriyet'in Konuğu Yabancı Mimarlar
- 1930'larda Çağa Uygun Anlayış: Modern Mimarlık Arayışı
- 1940'lar... Milli Mimari ya da İkinci Ulusalcı Mimarlık
- 1950'ler... Modernizm/Uluslararası Üslup
- 1960'lar, 1970'ler… Tekdüzeliğe Karşı Arayışlar
- 1980-2000 Arası/Küreselleşme ve Neoliberalizm Etkileri
Doğan Hasol'un, hazırlığı yıllar süren bir çalışmanın ürünü olan ve Cumhuriyet öncesi dönemi de içine alarak tüm 20. yüzyılı kapsayan kitaba ilişkin görüşleri şöyle:
“Bu kitap bir antoloji değildir. Sunulan yapılar, mimari değerlerinin yanısıra dönemleri ve mimari anlayışları yansıtabilecek şekilde belirlenmiştir... Ülkenin yüz yıllık mimarlık birikimini yorumlayarak gözler önüne sermeye başlamak ancak bir sayım-dökümle (envanter) olabilecekti. Bu süreç, kendi birikimimize, elimiz altındaki arşiv olanaklarına, yılların belge ve bilgi birikimine karşın yine de kolay olmadı ve uzunca bir zamana yayıldı. Değerlendirmeyi yapılar üzerinden kronolojik bir sistemle dönemler halinde belirlemek doğru görünüyordu; ülkedeki gelişim süreçleri de buna olanak veriyordu. Ancak mimarlığı etkileyen faktörleri, ekonomik, toplumsal, siyasal süreçleri kesin dönemlere bölünmüş şekilde kalıplamak kolay olmadı. Bunlara paralel olarak yapıların mimarlık anlayışı ve tarzı için de dönemler arasında girişimler, kaymalar olması kaçınılmazdı. Üstelik mimarlıkta yatırım kararı, projelendirme süreci ve yapım evresinin, ülkemizdeki pek çok örnekte görüldüğü gibi, bazen uzun yıllara yayılması söz konusu olabiliyordu.
Kitabın hazırlanmasına ilişkin olarak şunu hemen eklemeliyim: 1900-2000 yılları arasında üretilmiş, örnek oluşturabilecek değerli yapıtların tümünün kitapta verilenlerden ibaret olmadığını, sunulanlar dışında da pek çok örnek olabileceğini belirtelim. Verilen örnekler, kendi kişisel çabamızın yanı sıra daha çok büyük kentlerdeki kolay ulaşılabilir ve mimari yayınlarda yer almış, birçoğu ödüllü yapıtlardan derlenmiştir. Yapıların seçiminde akımlar ve dönemler hakkında daha kolay fikir verebilecek yapıtların seçilmesi gözetildi. Bir noktayı daha belirtmekte yarar var: Çevresiyle barışık olmayan birçok yapı da bazı iyi mimari niteliklerine karşın, bulundukları yere ait olmadıkları gerekçesiyle seçki dışı bırakılmıştır.
Bu kitap, son zamanlarda çok rastlanan, ‘Türkiye'de mimarlık var mı ki?' söylemine karşı, varlığın kanıtlanması ve belgeleme bakımından da ciddi bir yer tutacaktır...
Kitabın, son zamanlarda çok rastlanan, “Türkiye'de mimarlık var mı ki?” şeklindeki söyleme karşı, varlığın kanıtlanması ve belgeleme bakımından ciddi bir yeri olacağını düşünüyorum. O söylem biraz haklı, çokça haksızdır. Geçmiş pek çok dönemde olduğu gibi, 20. yüzyılda da ülkemizde hiç kuşkusuz çok iyi mimarlık ürünleri ortaya konabilmiştir. Ne var ki, bir yandan toplumumuzun eğitim, görgü ve kültür düzeyi bunları değerlendirmenin uzağındadır, bir yandan da iyi örnekler yoğun gecekondulaşma, kaçak yapılaşma ve plansızlık kargaşası içinde görünmez hale gelmiştir. Başka bir nokta da toplumda ve siyasal yöneticilerimizde, değerlendirmenin yanı sıra mimari değerleri koruma konusundaki bilinç eksikliğidir. Bilimsel yöntemlere, planlamaya ve mimarlığa inanmayan, yalnızca kendi görgü, beğeni ve bilgilerinin mimari yapıtları değerlendirmede ölçüt olabileceğini sanan kent ve ülke yöneticilerinin tutumları nedeniyle nice değerler yitirilmiştir. O nedenle, kitapta da örnekleri görülebileceği gibi, 20. yüzyıla ilişkin birçok yapıt ne yazık ki yıkılarak yok edilebilmiştir…"